- portakal kokulu yalnızlık
Portakal kokulu bir yalnızlık karşıladı beni ve istemeden de olsa kapıldım turunculuğuna bir günün daha.
Biraz daha güzeldi sanırım hüzün artık. Biraz daha fazla yara alırdım, biraz daha fazla yaralar kendimi, biraz daha fazla ''portakal'' olurdu hikayem.
Size önemsiz gelen şeyler vardır. Zamanla fark edersiniz biri çok sevdirmiştir size böyle şeyleri.
Ben ayrılığın portakal koktuğunu o zaman anladım.
Çocukluğumu o zaman anladım.
Aslında çokta çocuk olamamıştım, istemekten, istemeden.
Çocukluk anılarımın başındaydı bu koku. Tükenmiş umutlarımın en başındaki ışıktı bu koku.
Eve yürürken portakal soyan kadınlar görürdüm yol kenarında. Üstleri başları kirliydi ve muhtemelen orada durmalarını istemezdi kimse ama bir başka gülerdi bu kadınlar. Öyle büyük gülümseyişleri vardı ki dünyayı sığdırmaya çalışsanız dolar taşardı.
Yaşları az çok belliydi. Yüzlerini ele geçiren kırışıklıklarının yanında zamana yenik düşen is lekeleri vardı. Çok severdim ben o kadınları. Çevreme yayılan portakal kokusunda kaybolmayı ve gülümsemeyi sıra sıra dizilmiş bu kadınlara.
Eğer tek sayılı yaşlardaysanız dünyanın en güzel duygusudur size gülümseyen insanların var olduğunu bilmek.
Şimdi atladığım yaşlara ve insanlara rağmen hala portakal kokulu masumiyet.
Hala ''turuncu” benim hikayem.
Çocukluğunuzu neye sığdırdığınız önemli, benim çocukluğum portakal.
Ayrılığı neye sığdırdığınız önemli, benim ayrılığım portakal.
Bir kokusu oluyor aşkın, özlediğim koku portakal.
Unutmadan,
Bir sonu oluyor bütün kokuların.
Bütün kokular tek bir hissi daha iyi anlamak için dökülüyor dile. Hayatım da tek bir kokuydu senin kadar sahiplendim.
''Şimdi duysam aynı kokuyu tekrar,
bırakırım sanırım nefes almayı
her şeyin kokusu ayrı güzel
ben en çok 'portakalı' kokladım gittiğinde''
Biraz daha güzeldi sanırım hüzün artık. Biraz daha fazla yara alırdım, biraz daha fazla yaralar kendimi, biraz daha fazla ''portakal'' olurdu hikayem.
Size önemsiz gelen şeyler vardır. Zamanla fark edersiniz biri çok sevdirmiştir size böyle şeyleri.
Ben ayrılığın portakal koktuğunu o zaman anladım.
Çocukluğumu o zaman anladım.
Aslında çokta çocuk olamamıştım, istemekten, istemeden.
Çocukluk anılarımın başındaydı bu koku. Tükenmiş umutlarımın en başındaki ışıktı bu koku.
Eve yürürken portakal soyan kadınlar görürdüm yol kenarında. Üstleri başları kirliydi ve muhtemelen orada durmalarını istemezdi kimse ama bir başka gülerdi bu kadınlar. Öyle büyük gülümseyişleri vardı ki dünyayı sığdırmaya çalışsanız dolar taşardı.
Yaşları az çok belliydi. Yüzlerini ele geçiren kırışıklıklarının yanında zamana yenik düşen is lekeleri vardı. Çok severdim ben o kadınları. Çevreme yayılan portakal kokusunda kaybolmayı ve gülümsemeyi sıra sıra dizilmiş bu kadınlara.
Eğer tek sayılı yaşlardaysanız dünyanın en güzel duygusudur size gülümseyen insanların var olduğunu bilmek.
Şimdi atladığım yaşlara ve insanlara rağmen hala portakal kokulu masumiyet.
Hala ''turuncu” benim hikayem.
Çocukluğunuzu neye sığdırdığınız önemli, benim çocukluğum portakal.
Ayrılığı neye sığdırdığınız önemli, benim ayrılığım portakal.
Bir kokusu oluyor aşkın, özlediğim koku portakal.
Unutmadan,
Bir sonu oluyor bütün kokuların.
Bütün kokular tek bir hissi daha iyi anlamak için dökülüyor dile. Hayatım da tek bir kokuydu senin kadar sahiplendim.
''Şimdi duysam aynı kokuyu tekrar,
bırakırım sanırım nefes almayı
her şeyin kokusu ayrı güzel
ben en çok 'portakalı' kokladım gittiğinde''
Yorumlar
Yorum Gönder
yorum