- bana hak veresin var mı?
bana hak veresin var mı? fikriyatı cinsiyete bağlamak yani, ağaca çaput bağlamaktan daha az bağnazca değil. düşüncelerin yarattığı çelişkinin tek sebebi net olamayışınız. zaten belinizdeki pantolonu tutanın hep kemeriniz zannedişiniz, mabadınızın büyüklüğüne dil uzattırmayışınızdan. erkeksin, kadınsın, çocuksun, büyüksün, küçüksün, yaşlısın. sen bilmezsin! sen ne anlarsın! sen sus! açma ağzını. rica ederim, bir kere de başka türlüsüne ihtimal verin. acıyı sürdüğün dil, zannetme ki sussacak. kabullenecek zannedeceksin, o her seferinde harlanacak, çomağı da ben sokacağım ateşe. bazen ayağa kalkmak için merhametinize sağlam bir tokat atmalı, insanlara toz kondurmalısınız. yoksa ateşe atılan da siz olursunuz, hatta odun taşıyanınız sofradan doyupta kalkanlardır hep. düşman dediğin nedir ki zaten, sırtını duvara vermediğin her yerdir nihayetinde. varsa aynı ahenkte seninle sırt sırta veren buyur tatlın benden olsun, ama bu kez doyup kalkan sen olursun. çiğdir emdiğin sen de yaparsın. ha ağaca çaput bağlamışsın, ha insana umut. ağaçları da aştık artık, fikriyatın cinsiyetsizliği varsa, sevginin alası var. farklılık, kabul gördüğü takdirde cazip bir şey oluyor. bu sebeple reddedilmiş bir ayrı oluş'un yükünü çekmeye, pek azı cesaret ediyor. bir süre sonra seçtiğin her şey yanlış, seçmediğin her şey güzel. ve vazgeçtiğin her şeyden pişman oluyorsun. bu yüzdendir ki seçimlerde aranan şey cesaretten daha çok en doğruyu yapma ihtiyacı oluyor. mutlu olacağın şeyi seçiyorsun ama mutlu olacağını düşündüğün yol bir zaman mutsuzluğun oluyor. mutsuz olacağını düşündüğün için vazgeçtiğin her şey hayalin. bazen öyle müthiş bir şey mahvoluyor ki mahvoluşuna değil müthişliğine dertleniyorsun. bir şey olmuşsa olabiliyor demektir. olmamışsa da olabilir demektir. her şey mümkündür ama her şey imkan dahilinde değildir. bağnazca ağaca bağlanan o çaputlar aslında fikriyatından uzakken, rengarenk iken çok daha güçlü. ve hep öyle olacak.
Yorumlar
Yorum Gönder
yorum