
burnumdan acı getirten cinsten bir yeşilliğe meftunum. ara sıra bazı bazı değil de, hep olsun istiyorum. ilk tattığım anı hatırlıyorum da, aldandım. ama yine de tadını sevmemi sağladın. boldur diş geçiremediğini sevmeme huyu. yemişim, ben yiyorum!!! ama öyle limon sıkıp falan değil, dalından kopara kopara yiyorum. senelerdir seviyeli bir ilişkimiz var kendisiyle, ne zaman bahçeye gidip dedemin serasına girsem, girer girmez ürkek bir sevgi ile göz göze geliyoruz. utangaç bir kaç bakışma sonrası, diyorum “geleceğim.” ona giden yolda kalbime girmek isteyen tonla marulu reddediyorum. adımlarımı sayıp yoluma taş koyan dereotlarını bir hırçım ile yok edip, aklımla oynayan maydonozlara ise hiç aldırmıyorum. ona yaklaştıkça muazzam kokusunu duymamın yanaklarıma kondurduğu tebessümü bir çocuk heyecanı ile seviyorum. seranın sıcaklığını altüst ediyor bedenimin enerjisi, yaklaştıkça kalbim gidiyor, sızlıyor burnum. en sonunda karşılaşıyoruz kendisiyle, bir tutam koparıp yiyorum ve kralına seslenen halk misali diyorum ki;
roka!! roka!!! roka!!!! sen her zaman çok yaşa!!
Yorumlar
Yorum Gönder
yorum